Peygamberin Dinsiz Atı
Ya cıvıldak karanlıktan soyunursa
Ateş habersiz alevini yolladığında
Çocukken yaptığım kumdan pastayı
Herkes afiyetle yiyebilirmiş hissettim,
Çok bahsi geçmiş bir at geldi o anda
Atın tek derdi gevişiydi o vakit
Dörtnala uçmaktı niyeti amacı sirayetiyle
Ne bilsin, haberi yok yalan kanatlarından
Rüzgar eteğimi kapatırcaya uçunca,
O etti sanırdım
Ona duyduğum şefkat tellerimde
Bir gölge edasıyla takip eden
Mahrur bir muktedir vardı
Sonra büyümekten haber geldi, masal yalanmış
Birçok hakikat de dörtnala gitti öyleyse
Şimdi
Geceleyin tıkırtılara kulak asmıyorum,
Çünkü içimi görmeyenin benimle derdi yoktu
At gittiğinden beri peygamber hiç uçamadı
Dostlarına iyileştiren haberler sunamadı
Sahi ağaçların etekleri de karlanmıyor nicedir,
Bir ağıt gibi içerden kurumuşlar zamanla
Dualar etsem göğe, ona bakar mı?
Leylekler figanıma hayır koyar mı ufak kanatlarından
Sevmeyi bilirse koyar, öyle duydum
Rüzgar tenimde dudaklarını gezdirirken
Kan ter içinde uyanmış bir damar,
Sen kendinden mi tiksindin?
Senden bahsedelim şimdi de
Vahşi duygusuz bir hayvan gibi
Öpmeden sevişmeyi deneyendin kendinle
Sabah erkenden uyanmanın çocuk özgürlüğünü,
Kaçırıp bir araziye gömdün
Çok gülme,
İçin için ağladığın belli oluyor
Öksüzsün ağzına meme veriliyor,
Dur de onlara dur!
Alıştıracaklar sevgi görmemişin duygu bağına,
Gri bir bulutçasına ağlarsın sonra aylarca,
Ve sonra sert, haşin fırtınalar gittiğin mağaranda,
Masum otlara değince,
Kırılacak dallar,
Kül gibi savrulacaklar, öyle duydum.
Uçan atlar söyledi.