Son zamanlarda yazdığım ve sevdiğim şiirlerimden biri olan ''Muzdarip'' bana Balat'ta yaşamış insanların hayat hikayelerinden ve kendi duygusal dünyamdan ilhamla da fikir vermiş, hep birilerinin arkasında ''sağlam adımlarla'' yürümek zorunda olan anneler ve bilhassa kız çocukları hakkında konuşulmasını düşünmeme neden olmuştur.
MUZDARİP
Sallanıyor çocuklar hırçın uçurumlarda
Akordeon notalarının ucunda
Yalınayak topuklarının hıncahınç gürültüsü çınlıyor
Mahallenin yetimine acıyor çingene anneler
Onun gözyaşları sessizce düşüyor
Öfkeli ve acımasız, evlat ayıran hayat hep
Yusuf ol diyor ona; kamil ol.
Sessizce çarpan her şimşek gibi
Rengini görmez kimse, sesin çıkmazsa
Ağla mama! Ağla artık.
Kızının başını her okşayışında görünüyor
Elinden alınan her yaşantın
Çeyiz kutusunda ebrû işlemelerle anıların
O hiç yaşanmamış gülüşler, aşklar, sevişmeler;
Şehvet, tutku ve niceleri...
Yaşadın mı muzdarip, yaşadın mı?
Arkasından yürürken elinden bırakıp annenin
Sağlam adımlarını, topuklarına vura vura
Eteğini sallandırdın mı
Yanmıyor alevin, barutları ıslatalım mı?
Limon ağaçlarının kokusunu duyumla
Sana şarkılar söylesin
Müzik senin özündür, özünü duyumsadın mı?
İşte şimdi fırtınaların dinecek
Ninnilerini mırıldan son kez
Tıpış tıpış yürüsün ye-tim
Mışıl mışıl uyusun ye-tim
Akordeonlar senin için çalacak muzdarip
Şimşekler sana, senin için çakacak
Renklerini gör, sessizce ağlayanın
Hunharca atar kalbi
O kalbi sar, o kalbi
O rengi boya, o rengi